Gümbet için kimileri "Bodrum'un yatak odası" diyor. Bense burayı daha çok büyük bir Panayır yeri"ne benzetiyorum.
Gümbet Bodrum'a yürüme mesafesinde bir eğlence merkezi. Bir zamanlar inlerle cinlerin top oynadığı Gümbet, zaman içinde otol motel ve tatil evleriyle dolmaya başladı. Bodrum aşırı kalabalıklaşıp, Kale'yle Halikarnas Disco arasındaki güzelim sahilde denize girilemez olunca Gümbet'e rağbet daha da arttı.
Bugün pekçok konaklama tesisisin yer aldığı Gümbet'te, sadece burada kalanlar değil. Bodrum'dan günübirlik gelenler de denize girmenin teyfini çıkarıyor.
Boydan boya uzanan halka açık plajlarında her türlü etkinliğe katılmak olası. Sörf yapabiliyor, paraşütle koyda turlayabiliyorsunuz. Buradan düzenlenen günlük turlarla çevre koyları dalaşabiliyorsunuz.
Gümbet üstelikte, tıklım tıkışlıkta Bodrum'la yarışıyor. Hatta bazı yerlerinde onu da geçiyor. Burada hemen iki dükkandan biri yeme içme üzerine iş yapıyor. Köfte ekmekten, Çin yemeklerine kadar her mideye, her keseye hitap eden onlarca kafe, restoran ve benzeri yer bulunuyor. Geri kalan dükkanlar ise giyim kuşam ve hediyelik eşya ağırlıklı işyapıyor.
Akşam üstleri buraları tam bir lunapark görünümü alıyor. Ortalık daha da bir rekleniyor. Tatili gürültü, patırdı, kalabalık, şamata olarak algılayanlara Gümbet'i öneririm.
Bardakçı sakinBardakçı koyu, Bodrum'a Gümbet'ten daha yakın olmasına karşın gerek küçük olmasından ve gerekse bir zamanlar kara ulaşımının bulunmamasından dolayı daha rafine kalabildi. Konumu buranın panayır yerine dönmesini önledi. İyi ki de öyle oldu. Burada deniz o kadar berrak ki, dibine attığınız paranın yazı mı tura mı geldiğini görebilirsiniz. Zeki Müren'in hayattayken vazgeçilmez mekanlarından Bardakçı Koyu'nu "Hem Bodrum'a iki adım ötede olayım, hem de gürültü patırtıdan nasibimi almayayım" diyenlere öneririm.
oteller etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
oteller etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
29 Eylül 2007 Cumartesi
Gümbet
Etiketler:
bardakçı koyu,
bodrum,
eğlenceler,
gümbet,
halikarnas,
kalesi,
konaklama,
oteller,
restoranlar,
sörf,
yeme-içme
Turgutreis
Adını burada doğan büyük Türk denizcisinden alan Turgutreis, Bodrum'a yarım saat mesafede, çevresi birbirinden güzel koylarla dolu ucuz bir tatil yeri.
Turgutreis'in hayli girintili çıkıntılı sahilleri, burayı birbirinden güzel koylar açısından hayli zengin kılıyor. Başlıcaları Kadıkalesi, Fener, Meteoroloji, Akyarlar, Karaincir, Kargı, Bağla, Akçabük şeklinde sıralanıyor.
Sporat Takımadalarını oluşturan Küçük Kiremit, Büyük Kiremit, Fener, Çatal, Yassı, Tüllüce, Kargı, Köçek, Sarıat gibi irili ufaklı ondört ada da Turgutreis sınırları içinde kalıyor. Cos (İstanköy) ve Kalynos gibi Yunan adaları da bunların hemen yanında yer alıyor.
Burada dağlar denize dik iniyor. Aralarında oluşan ovalarda yetişen narenciye halkın ana geçim kaynağını oluşturuyor. Yöre mandalinasıyla meşhur olmakla birlikte incir ve üzümü de müthiş lezzetli oluyor.
Turgutreis, yarımadada devremülk sisteminin temellerinin ilk atıldığı yerlerden. Bu nedenle, çevrede hayli yazlık ev bulunuyor. Yörenin turistik yatak kapasitesi ise 20 bini aşıyor. Yörede tatil evinin fazla olması, uzun süre tatil yapacak kalabalık ailelere yarıyor. Bunlar otel, motelde kalmak yerine, ev kiralayıp tatili daha ucuza getiriyor. Sahilde inşasına geçen yıl başlanan 500 yat kapasiteli marina tamamlandıktan sonra, yöre turizminin daha da hareketlenmesi bekleniyor.
Turgutreis'te sahil önceki yıllarda mezbelelik görünümündeydi. Geçen yıl yapılan düzenlemelerle eli yüzü düzeldi. Bu arada meydanda otolar için de park yeri ayırmaları özellikle günübirlik gelenler açısından büyük kolaylık oldu. Otoparkın yanına yapılan, beş yıldızlı otellerinkini aratmayan genel tuvaleti, aynı temizliğini koruyor. Görevlileri buradan kutlamak istiyorum.
Turgutreis, Bodrum'la kıyaslandığında hayli ucuz kalıyor. Nitekim kafelerinde, restoranlarında birşeyler yiyip içtiğinizde, çarşısındaki dükkanlarında alışveriş yaptığınızda bunu hemen anlıyorsunuz. Öte yandan sürekli rüzgar alması burayı sörfçüler için cennete çeviriyor. "Bana ne, bilmiyorum ki" demeyin. Niyet ederseniz, üç beş günde öğretiyorlar.
Bunları yapın:
Gümüşlük'te rakı-balık muhabebbeti yapın.
Bağla'nın tatlı sularından için.
Karaincir'in kumlarına uzanın.
Akyarlar'a gidin, Yunanistan'ın Cos adasına gitmiş kadar olun.
Hüseyin Burnu Feneri'nin hemen altındaki "Kum Hanımı" plajını görün.
Aspat'ta Ceneviz korsanlarının sığınağı Çıfıt Kalesi'ni seyreyleyin.
Hepsinin yanıbaşınızda olduğunu unutmayın.
Nasıl gidilir?
Bodrum'dan Turgutreis'e normalde Ortakent-Akçaalan üzerinden yarım saatte gidilir. Ayrıca Bitez-Bağla-Akyarlar üzerinden yarımadanın güneyini takip ederek ulaşılabileceği gibi, yarımadanın kuzeyini takip ederek Torba-Gündoğan-Yalıkavak-Gümüşlük üzerinden de gidilebilir. Yolu buralara düşenlere her üç yolu da denemelerini öneririm. Böylece bir taşla iki kuş vurur, yarımadanın doyumsuz manzarasının tadını da çıkarırlar.
Turgutreis'in hayli girintili çıkıntılı sahilleri, burayı birbirinden güzel koylar açısından hayli zengin kılıyor. Başlıcaları Kadıkalesi, Fener, Meteoroloji, Akyarlar, Karaincir, Kargı, Bağla, Akçabük şeklinde sıralanıyor.
Sporat Takımadalarını oluşturan Küçük Kiremit, Büyük Kiremit, Fener, Çatal, Yassı, Tüllüce, Kargı, Köçek, Sarıat gibi irili ufaklı ondört ada da Turgutreis sınırları içinde kalıyor. Cos (İstanköy) ve Kalynos gibi Yunan adaları da bunların hemen yanında yer alıyor.
Burada dağlar denize dik iniyor. Aralarında oluşan ovalarda yetişen narenciye halkın ana geçim kaynağını oluşturuyor. Yöre mandalinasıyla meşhur olmakla birlikte incir ve üzümü de müthiş lezzetli oluyor.
Turgutreis, yarımadada devremülk sisteminin temellerinin ilk atıldığı yerlerden. Bu nedenle, çevrede hayli yazlık ev bulunuyor. Yörenin turistik yatak kapasitesi ise 20 bini aşıyor. Yörede tatil evinin fazla olması, uzun süre tatil yapacak kalabalık ailelere yarıyor. Bunlar otel, motelde kalmak yerine, ev kiralayıp tatili daha ucuza getiriyor. Sahilde inşasına geçen yıl başlanan 500 yat kapasiteli marina tamamlandıktan sonra, yöre turizminin daha da hareketlenmesi bekleniyor.
Turgutreis'te sahil önceki yıllarda mezbelelik görünümündeydi. Geçen yıl yapılan düzenlemelerle eli yüzü düzeldi. Bu arada meydanda otolar için de park yeri ayırmaları özellikle günübirlik gelenler açısından büyük kolaylık oldu. Otoparkın yanına yapılan, beş yıldızlı otellerinkini aratmayan genel tuvaleti, aynı temizliğini koruyor. Görevlileri buradan kutlamak istiyorum.
Turgutreis, Bodrum'la kıyaslandığında hayli ucuz kalıyor. Nitekim kafelerinde, restoranlarında birşeyler yiyip içtiğinizde, çarşısındaki dükkanlarında alışveriş yaptığınızda bunu hemen anlıyorsunuz. Öte yandan sürekli rüzgar alması burayı sörfçüler için cennete çeviriyor. "Bana ne, bilmiyorum ki" demeyin. Niyet ederseniz, üç beş günde öğretiyorlar.
Bunları yapın:
Gümüşlük'te rakı-balık muhabebbeti yapın.
Bağla'nın tatlı sularından için.
Karaincir'in kumlarına uzanın.
Akyarlar'a gidin, Yunanistan'ın Cos adasına gitmiş kadar olun.
Hüseyin Burnu Feneri'nin hemen altındaki "Kum Hanımı" plajını görün.
Aspat'ta Ceneviz korsanlarının sığınağı Çıfıt Kalesi'ni seyreyleyin.
Hepsinin yanıbaşınızda olduğunu unutmayın.
Nasıl gidilir?
Bodrum'dan Turgutreis'e normalde Ortakent-Akçaalan üzerinden yarım saatte gidilir. Ayrıca Bitez-Bağla-Akyarlar üzerinden yarımadanın güneyini takip ederek ulaşılabileceği gibi, yarımadanın kuzeyini takip ederek Torba-Gündoğan-Yalıkavak-Gümüşlük üzerinden de gidilebilir. Yolu buralara düşenlere her üç yolu da denemelerini öneririm. Böylece bir taşla iki kuş vurur, yarımadanın doyumsuz manzarasının tadını da çıkarırlar.
Etiketler:
bitez,
bodrum,
gümüşlük,
ortakent,
oteller,
restoranlar,
sörf,
torba,
turgutreis
Torba
Hem kafamı dinleyeyim, hemde Bodrum gibi bir eğlence merkezine yakın olayım diyenlere Torba'yı öneririm Torba, Bodrum'a 6 kilometre uzaklıkta küçük, sakin ve sevimli bir yerleşim yeri. Korumalı bir konumda bulunduğu için en sert poyrazda bile koyda yaprak kımıldamıyor.
Koyu çevreleyen tepelerdeki çam ağaçları, önceki yılki yangında büyük zarar görmüş olmakla birlikte, çevreye yine de yeşil hakim.
Torba sahili boydan boya her zevke her keseye cevap veren otel, motel, pansiyon, restoran, kafelerle dolu. Yemek sorun değil. En lüksünden en salaşına her çeşidi bulunuyor.
Anayoldan Torba'ya indiğiniz zaman, Voyager Clup Torba tam karşınıza geliyor. Voyager Clup Torba 'yı merkez kabul edecek olursak, Torba'da otel, motel, pansiyon ve kafeler daha çok sol tarafta yer alıyor. Sola sapınca, önce Bodrum-Didim seferlerinin yapıldığı feribot iskelesine geliyorsunuz. Hemen yanından, arka planda yeme-içme ve konaklama yerlerinin bulunduğu, boydan boya bir sahil başlıyor.
Torba'da, feribot iskelesinin bitiminden başlayan sahil pırıl pırıl. Herkes dilediği yerden denize girebiliyor. Plajların bitiminde, balıkçı barınağı ve yat limanına geliyorsunuz. Limanı geçip, çam ağaçları arasından kıvrıla kıvrıla giden dar yoldan devam ederseniz, koyun uç noktasına, Blue Dolphin'in önüne çıkıyorsunuz.
Bodrum-Didim feribot seferleri, Torba'dan yapılıyor. Dolayısıyla burada kalanlar dilerlerse kolayca Didim'e de gidip gelebiliyor. Torba'yı hem kafamı dinleyeyim hem de Bodrum gibi bir eğlence merkezine yakın olayım diyenlere öneririm. Özel otonuz yoksa, "hergün nasıl gider gelirim" demeyin. Torba-Bodrum arasında sürekli minibüs çalışıyor.
Koyu çevreleyen tepelerdeki çam ağaçları, önceki yılki yangında büyük zarar görmüş olmakla birlikte, çevreye yine de yeşil hakim.
Torba sahili boydan boya her zevke her keseye cevap veren otel, motel, pansiyon, restoran, kafelerle dolu. Yemek sorun değil. En lüksünden en salaşına her çeşidi bulunuyor.
Anayoldan Torba'ya indiğiniz zaman, Voyager Clup Torba tam karşınıza geliyor. Voyager Clup Torba 'yı merkez kabul edecek olursak, Torba'da otel, motel, pansiyon ve kafeler daha çok sol tarafta yer alıyor. Sola sapınca, önce Bodrum-Didim seferlerinin yapıldığı feribot iskelesine geliyorsunuz. Hemen yanından, arka planda yeme-içme ve konaklama yerlerinin bulunduğu, boydan boya bir sahil başlıyor.
Torba'da, feribot iskelesinin bitiminden başlayan sahil pırıl pırıl. Herkes dilediği yerden denize girebiliyor. Plajların bitiminde, balıkçı barınağı ve yat limanına geliyorsunuz. Limanı geçip, çam ağaçları arasından kıvrıla kıvrıla giden dar yoldan devam ederseniz, koyun uç noktasına, Blue Dolphin'in önüne çıkıyorsunuz.
Bodrum-Didim feribot seferleri, Torba'dan yapılıyor. Dolayısıyla burada kalanlar dilerlerse kolayca Didim'e de gidip gelebiliyor. Torba'yı hem kafamı dinleyeyim hem de Bodrum gibi bir eğlence merkezine yakın olayım diyenlere öneririm. Özel otonuz yoksa, "hergün nasıl gider gelirim" demeyin. Torba-Bodrum arasında sürekli minibüs çalışıyor.
Etiketler:
bodrum,
konaklama,
oteller,
pansiyonlar,
restoranlar,
torba,
yeme-içme
Bitez
Bitez sadece şirinliğiyle değil temizliğiyle de dikkat çekiyor. Bitez, Bodrum'a iki koy uzaklıkta olmasına karşın, turizme yeni açılan yerleşim yerlerinden. Buraya gelirken insanın dikkatini ilk olarak sokaklarının düzenli ve temiz olması çekiyor. Yol gösteren tabelalardan minibüs duraklarına kadar herşey özenli. Yahşi'de olduğu gibi burada da otel, motel ve restoranlar sahilin hemen arkasında yer alıyor. Oto yolu ise tesislerin arkasında kalıyor. Sahile ineceğiniz zaman otonuzu, arka plandaki otoparka bırakıyorsunuz. Konaklama yerleriyle deniz arasında yol olmaması, yöreyi özellikle çocuklu aileler için hayli cazip kılıyor. İnsanlar burada çocuklarını gönül rahatlığıyla bırakabiliyor. Restoranlarında mönüler sadece bizim ev yemekleriyle sınırlı değil. Diğer ülkeler mutfaklarından yemekler de yer alıyor. Zira Bitez'i yerli turistler kadar, yabancılar da tercih ediyor.
Yabancıların burayı tercih etmeleri, denizinin ve doğasının eşsiz güzelliğini yanısıra, yarımadanın sörf yapmaya en elverişli yerlerinden olmasından da kaynaklanıyor. Burada gündüz sahilde yoğunlaşan kalabalık, akşama doğru sahildeki restoran ve kafeleri doldurmaya başlıyor. Ve doluluk gecenin geç saatlerine kadar devam ediyor. Bitez gündüzü ayrı, gecesi ayrı keyifli bir tatil yeri. Üstelik Bodrum'la karşılaştırıldığında da hayli ucuz kalıyor. Burayı, kafa dinleyerek sessiz sakin bir tatil geçirmek isteyenlere öneririm. Ayrıca yarımadanın herhangibir yerinde tatil yapanlara da "Bir gününüzü Bitez'e ayırın" derim. Nasıl gidilir? Bodrum'na Bitez'e 5 dakikada ulaşabiliyorsunuz. Otomobiliniz yoksa sorun değil. Zira sürekli minibüs çalışıyor
Yabancıların burayı tercih etmeleri, denizinin ve doğasının eşsiz güzelliğini yanısıra, yarımadanın sörf yapmaya en elverişli yerlerinden olmasından da kaynaklanıyor. Burada gündüz sahilde yoğunlaşan kalabalık, akşama doğru sahildeki restoran ve kafeleri doldurmaya başlıyor. Ve doluluk gecenin geç saatlerine kadar devam ediyor. Bitez gündüzü ayrı, gecesi ayrı keyifli bir tatil yeri. Üstelik Bodrum'la karşılaştırıldığında da hayli ucuz kalıyor. Burayı, kafa dinleyerek sessiz sakin bir tatil geçirmek isteyenlere öneririm. Ayrıca yarımadanın herhangibir yerinde tatil yapanlara da "Bir gününüzü Bitez'e ayırın" derim. Nasıl gidilir? Bodrum'na Bitez'e 5 dakikada ulaşabiliyorsunuz. Otomobiliniz yoksa sorun değil. Zira sürekli minibüs çalışıyor
Ortakent
Ortakent-Yahşi, Bodrum yarımadasının batısında kalan, eski köy özelliğini koruyabilmiş yeşilliklerin arasından uzanan ince yollarla denize inilen bir beldedir. Bodrum şehir merkezine yaklaşık karadan 7 km, denizden 3 mil uzaklıktadır. Bodrum şehir merkezindeki otobüs terminaline indiğinizde, Ortakent-Yahşi dolmuşlarıyla beldeye ulaşım 15 dakika sürmektedir. Ortakent ve Yahşi bölgelerini Uludere adıyla anılan akarsu ikiye bölmektedir. Bölgede eskiden olduğu gibi, tarım, hayvancılık ve narenciye ile uğraşılmaktadır. Halen bozulmamış köy dokusu, mandalina bahçeleri ve mavi bayraklı deniziyle ziyaretçilerine ev sahipliği yapmaktadır. Köy içine doğru girdiğinizde, geçen yüzyıldan kalma eski taş evler ve tepedeki eski değirmenler gözünüze ilk çarpacak özelliklerden birkaçıdır.
Ayrıca geçmişten kalan pek çok gelenek olduğu gibi devam ettirilmektedir; bunlardan en önemlisi düğünlerdir.
Düğünlerde kına gecesinde, gelinlere eskiden kalan ve antik değere sahip olan ''Devren'' adı verilen kırmızı kadife üzerine simlerle işlenmiş ve her işlemenin farklı bir anlamı olan gelinlikler giydirilir.
Bölgede, gene eskiden kalan geleneklerden olan, ''Deve Güreşleri'' düzenlenmektedir. Son 30 yıldan bu yana Bodrum yarımadasıyla beraber Ortakent,turizmde de gelişme göstermiştir. Ortakent ve Yahşi beldesinin sahil şeridinde büyük küçük pek çok otel yılın 6 ayı kaliteli hizmet vermektedir.
Yabancı turistlerin yanı sıra bölgenin büyük bir yerli turist potansiyeli vardır. Her yıl ülkemizin başlıca büyük şehirlerinden gelen insanlar, hem eğlenebilmek hem de şehir merkezinin gürültüsünden uzakta dinlenebilmek için Ortakent-Yahşi beldesini tercih etmektedirler. Deniz tarafında bölgenin tam karşısında yer alan ''Çelebi Adası'' pek çok günlük gezi teknesinin uğradığı bir adadır. Bölgenin uzun ve geniş bir koy olmasından ve rüzgarı çok iyi almasından dolayı, sörf, optimist,katamaran gibi yelken sporları için elverişlidir. Bunun yanında jetski, parasailing gibi pek çok su sporu da yapılmaktadır. Ayrıca ülkenin en büyük alışveriş merkezlerinden biri de bu bölge sınırları içinde yer almaktadır.
Bölgenin en batısında yer alan şimdilerde ''Camel Beach'' adıyla anılan fakat eskilerin ''Kargı Koyu'' diye bildiği, sanki sonsuz bir kumsalmışcasına uzanan doğal bir plajı vardır. ''Camel Beach'', adını eskiden beri kumsalda yatan ve atlayan develerden almıştır. Bu develer yerli ve yabancı pek çok ziyaretçinin ilgi odağı olmuştur.
Ayrıca plajın kumlarında dünyanın pek az yerinde görebileceğiniz ''zambakları''görebilirsiniz.
Bu plaja günlük tur tekneleriyle ulaşabileceğiniz gibi dolmuşlarla da ulaşmak mümkündür.
1963-64 yıllarında yapılan arkeolojik kazılardan anlaşıldığı kadarıyla bölge tarihi, ''Miken'' dönemine kadar giden eski bir yerleşim alanıdır. Ortakent merkezin 1 km. kadar kuzeyinde ortaya çıkarılan nekropol alanı mezarlarından ele geçen, çanak-çömlek, bronz silah gibi eserler bugün Bodrum Sualtı Arkeoloji müzesinde korunmaktadır. Roma ve Bizans çağının kalıntılarını taşıyan bölgenin Osmanlı döneminde de önemli bir yerleşim birimi olduğu mezartaşı yazıtlarından anlaşılmaktadır. Antik çağda dini bir merkez olan Telmesos (Telmissus) ta kahin rahiplerin atası ''Apollon'' adına bir tapınak yapıldığı, Bizans döneminde bu tapınağın üzerinde piskoposluk merkezi olarak bir klise inşa edildiği sanılmaktadır. Çakmaklı mevkiinde görülen kalıntının, baş rahip Episkopis'in oturmuş olduğu kliseye ait olduğu düşünülmektedir.
1523'te Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman, St.Petrum (Bodrum)'u aldığında, Episkopi kendiliğinden teslim olmuştur. Rivayete göre Sultan Süleyman bölgeyi ziyarete gelmiş; ''Bağarası'' denen mevkide, yöreye ismi verilmiş olan Rahip Episkopis'in diktirmiş olduğu misket üzümlerinin kokusunu duyduğunda, ''Mis gibi kokuyor, buranın adı Misgibi olsun'' demiştir. Zamanla yöre bu ismiyle anılmıştır.İlk ismi ''Episkopi'' olan bölgenin halk dilinde ''Müsgebi'' olarak söylenişi 1961 yılına kadar sürmüş, bu tarihten sonra Bodrum-Turgutreis karayolunun tam ortasından geçmesi nedeniyle ''Ortakent'' olarak anılmaya başlanmıştır. Bölgede, 17 yüzyılda savunma amaçlı olarak yapılmış kulelerden ikisi halen ayaktadır. Bunlardan biri Mustafa Paşa'ya diğeri kardeşi Ahmet Paşa'ya aittir.
Yarımadada güneşin en güzel battığı yerlerden biri, Ortakent Yahşi'dir. Serin bir yaz akşamında yüzünüzü denize dönüp ufka doğru baktığınızda, dünyanın en güzel renklerini bir arada göreceksiniz. Dolunayın çıktığı gecelerde denize bir adım uzaklıktaki restoranlarda, gecenin tadına, bir bardak şarapta ya da dostlarınızla bir yemekte varabilirsiniz.
Bazı geceler bölgenin geleneksel ahşap tekneleriyle denizin ortasında dolunayın keyfini çıkarabilir aynı zamanda denizden kıyıya baktığınızda otellerin ve restoranların denizde sallanan ışıklarını seyredebilirsiniz.
Bu da unutamayacağınız bir tatilin silinmez izleri olarak belleğinizde daima kalacaktır.
Ayrıca geçmişten kalan pek çok gelenek olduğu gibi devam ettirilmektedir; bunlardan en önemlisi düğünlerdir.
Düğünlerde kına gecesinde, gelinlere eskiden kalan ve antik değere sahip olan ''Devren'' adı verilen kırmızı kadife üzerine simlerle işlenmiş ve her işlemenin farklı bir anlamı olan gelinlikler giydirilir.
Bölgede, gene eskiden kalan geleneklerden olan, ''Deve Güreşleri'' düzenlenmektedir. Son 30 yıldan bu yana Bodrum yarımadasıyla beraber Ortakent,turizmde de gelişme göstermiştir. Ortakent ve Yahşi beldesinin sahil şeridinde büyük küçük pek çok otel yılın 6 ayı kaliteli hizmet vermektedir.
Yabancı turistlerin yanı sıra bölgenin büyük bir yerli turist potansiyeli vardır. Her yıl ülkemizin başlıca büyük şehirlerinden gelen insanlar, hem eğlenebilmek hem de şehir merkezinin gürültüsünden uzakta dinlenebilmek için Ortakent-Yahşi beldesini tercih etmektedirler. Deniz tarafında bölgenin tam karşısında yer alan ''Çelebi Adası'' pek çok günlük gezi teknesinin uğradığı bir adadır. Bölgenin uzun ve geniş bir koy olmasından ve rüzgarı çok iyi almasından dolayı, sörf, optimist,katamaran gibi yelken sporları için elverişlidir. Bunun yanında jetski, parasailing gibi pek çok su sporu da yapılmaktadır. Ayrıca ülkenin en büyük alışveriş merkezlerinden biri de bu bölge sınırları içinde yer almaktadır.
Bölgenin en batısında yer alan şimdilerde ''Camel Beach'' adıyla anılan fakat eskilerin ''Kargı Koyu'' diye bildiği, sanki sonsuz bir kumsalmışcasına uzanan doğal bir plajı vardır. ''Camel Beach'', adını eskiden beri kumsalda yatan ve atlayan develerden almıştır. Bu develer yerli ve yabancı pek çok ziyaretçinin ilgi odağı olmuştur.
Ayrıca plajın kumlarında dünyanın pek az yerinde görebileceğiniz ''zambakları''görebilirsiniz.
Bu plaja günlük tur tekneleriyle ulaşabileceğiniz gibi dolmuşlarla da ulaşmak mümkündür.
1963-64 yıllarında yapılan arkeolojik kazılardan anlaşıldığı kadarıyla bölge tarihi, ''Miken'' dönemine kadar giden eski bir yerleşim alanıdır. Ortakent merkezin 1 km. kadar kuzeyinde ortaya çıkarılan nekropol alanı mezarlarından ele geçen, çanak-çömlek, bronz silah gibi eserler bugün Bodrum Sualtı Arkeoloji müzesinde korunmaktadır. Roma ve Bizans çağının kalıntılarını taşıyan bölgenin Osmanlı döneminde de önemli bir yerleşim birimi olduğu mezartaşı yazıtlarından anlaşılmaktadır. Antik çağda dini bir merkez olan Telmesos (Telmissus) ta kahin rahiplerin atası ''Apollon'' adına bir tapınak yapıldığı, Bizans döneminde bu tapınağın üzerinde piskoposluk merkezi olarak bir klise inşa edildiği sanılmaktadır. Çakmaklı mevkiinde görülen kalıntının, baş rahip Episkopis'in oturmuş olduğu kliseye ait olduğu düşünülmektedir.
1523'te Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman, St.Petrum (Bodrum)'u aldığında, Episkopi kendiliğinden teslim olmuştur. Rivayete göre Sultan Süleyman bölgeyi ziyarete gelmiş; ''Bağarası'' denen mevkide, yöreye ismi verilmiş olan Rahip Episkopis'in diktirmiş olduğu misket üzümlerinin kokusunu duyduğunda, ''Mis gibi kokuyor, buranın adı Misgibi olsun'' demiştir. Zamanla yöre bu ismiyle anılmıştır.İlk ismi ''Episkopi'' olan bölgenin halk dilinde ''Müsgebi'' olarak söylenişi 1961 yılına kadar sürmüş, bu tarihten sonra Bodrum-Turgutreis karayolunun tam ortasından geçmesi nedeniyle ''Ortakent'' olarak anılmaya başlanmıştır. Bölgede, 17 yüzyılda savunma amaçlı olarak yapılmış kulelerden ikisi halen ayaktadır. Bunlardan biri Mustafa Paşa'ya diğeri kardeşi Ahmet Paşa'ya aittir.
Yarımadada güneşin en güzel battığı yerlerden biri, Ortakent Yahşi'dir. Serin bir yaz akşamında yüzünüzü denize dönüp ufka doğru baktığınızda, dünyanın en güzel renklerini bir arada göreceksiniz. Dolunayın çıktığı gecelerde denize bir adım uzaklıktaki restoranlarda, gecenin tadına, bir bardak şarapta ya da dostlarınızla bir yemekte varabilirsiniz.
Bazı geceler bölgenin geleneksel ahşap tekneleriyle denizin ortasında dolunayın keyfini çıkarabilir aynı zamanda denizden kıyıya baktığınızda otellerin ve restoranların denizde sallanan ışıklarını seyredebilirsiniz.
Bu da unutamayacağınız bir tatilin silinmez izleri olarak belleğinizde daima kalacaktır.
Etiketler:
bodrum,
camel beach,
çelebi adası,
deve güreşleri,
ortakent,
oteller,
restoranlar,
sörf,
su altı müzesi,
turgutreis,
yahşi
Bodrum Hakkında
Homeros'un 'Ebedi mavilikler ülkesi' dediği ve bir diğer Bodrumlu Cevat Şakir'in de 'başka yerde olup nur içinde yatılacağına burada nur içinde yaşanır' demesi boşuna değildir. Tarih boyunca, önceki adıyla Halikarnassos, sonra da Bodrum, paylaşılamayan ve uğrunda hep mücadele edilen bir yer olmuştur.
Bodrum, doğu ve batı limanlarının birleşmesinden meydana gelen yarımada üzerinde yükselen kalesi ve iki limanın kıyılarına dizilmiş bembeyaz evleri, gümbetleri ve denize inen daracık sokakları şöhreti dünyaya yayılmış yatları, tersaneleri ile ünlü bir yöredir.
Bugün Bodrum, bir tatil yöresinden beklenen tüm unsurları bünyesinde toplamış, yaz-kış yaşanabilecek önemli bir turizm merkezidir. Dünyanın dört bir yanından gelen zengin yatçılardan kısıtlı bütçesiyle bir pansiyonda uzun yaz tatili geçirebilen gelir gruplarına kadar tüm kesimlerin beklentisini karşılayacak donanıma sahiptir.
Bodrum Türkiye’de ziyaretçi potansiyeli en yüksek olan tatil beldelerinden bir tanesidir. Yaz aylarında burayı ziyaret eden gerek yabancı gerek yerli turist sayısı ile nüfusunu bir anda artar. Ancak Bodrum sadece yaz aylarında ziyaret edilebilecek bir yer değil. Özellikle bahar aylarında bir çok insanın tercih edeceği bir yer olan Bodrum eylül ekim aylarında zefiriye adı verilen rüzgarın serin esintisi eşliğinde ne sıcaktan bunaltan ne de soğuktan üşüten bir iklime sahiptir.
Bodrum her tarza hitap ediyor olmasıyla bu kadar meşhur bir bölge olduğunu söylemek yanlış olmaz! Lüks otellerde konaklayabilir, minderlerin üzerinde güneşlenebilir, maviye olan hayranlığınız Bodrum’da tepelerinden görünen deniz ve gökyüzü uyumuyla daha da artabilir, su altı dünyasının en bilinmezini keşfedebilir, tarih kalıntılar müzeler, alışveriş, gece eğlenceleri, ya da palmiyeler arsında uzun yürüyüşler yapabilir, köy yaşantısı içinde huzur bulabilir, güneşin batışını seyrederken hayata bir kere daha sımsıkı sarılabilirsiniz.
Bodrum Kalesi:
Bodrum’u Bodrum yapan bir çok özelliklerden bir tanesi de, her yerden görülen kalesidir. Surların heybetli duruşlarının haricinde içini gezme fırsatını da kaçırmayın!
Bodrum Kalesi, 15 yüzyıldan bu ana dimdik ayakta kalan yapılan bir tanesidir. Yıllara, farklı kültürlere, savaşlara tanıklık etmesi duruşuna ayrı bir özellik katmaktadır. St. Jean şövalyeleri tarafından yaptırılan kale, içi içe 3 surdan ve 5 kuleden oluşuyor. Şövalyeler zamanında içinde bulunan kilse 1525 yılında camiye çevrilmiş, 1895 yılında ise içine bir hamam eklenerek bugünkü halini alıyor.
Su Altı Arkeoloji Müzesi:
Bodrum berrak denizi ve keşfedilen keşfedilmeyi bekleyen su altı yaşamıyla alternatif sporlardan hoşlanan insanlar için önemli bir merkezdir. Ancak burada ki su altı dünyası sadece balıkların ve canlıların yaşamalarıyla bitmiyor. Suyun altında yatan tarih Bodrum’da su yüzüne çıkıyor. Bodrum Kalesinin içinde yer alan bu müze 1964 yılında açılmış Dünyanın ve Türkiye’nin ilk ve tek, su altı müzesi olan bu müze Bu müzede şüphesiz en çok ilgi çeken ise; üç ayrı batık gemi sergilenen bölümdür.
Mozole:
Dünyanın 7 harikalarından biri olan Mozole, Bodrum’da bulunuyor. Daha doğrusu, bulunuyordu demek daha doğru olur! 1303 yılında bir depremle yıkılan bu yapının M.S 12 yüzyılda yapıldığı düşünülmektedir.. Bugüne kadar sadece tarihçi Plinius'un anlatılarından yola çıkılarak çizilen bir resmi bulunmaktadır. Basamaklı bir piramit görünümümde olan bu harikanın tepesinde zafer arabaları bulunuyordu.
Antik Tiyatro:
Antik Tiyatro özellikle yaz aylarında içinde düzenlenen çeşitli organizasyonlarla adından oldukça söz ettiren bir yerdir. Göktepe yamaçlarında buluna tiyatroda bir yanda mükemmel bir manzara, bir yanda M.Ö. yılardan kalma bir yapının içinde bulunmanın vermiş olduğu farklı duygularla keyfinize keyif katacak olan bir yerdir. Yaklaşık 4.000 kişilik kapasiteli olan Bodrum Tiyatrosu’nda devam edilen kazı çalışmalarında en son çeşitli yolar ve odalar bulunmuştur.
Bodrum, doğu ve batı limanlarının birleşmesinden meydana gelen yarımada üzerinde yükselen kalesi ve iki limanın kıyılarına dizilmiş bembeyaz evleri, gümbetleri ve denize inen daracık sokakları şöhreti dünyaya yayılmış yatları, tersaneleri ile ünlü bir yöredir.
Bugün Bodrum, bir tatil yöresinden beklenen tüm unsurları bünyesinde toplamış, yaz-kış yaşanabilecek önemli bir turizm merkezidir. Dünyanın dört bir yanından gelen zengin yatçılardan kısıtlı bütçesiyle bir pansiyonda uzun yaz tatili geçirebilen gelir gruplarına kadar tüm kesimlerin beklentisini karşılayacak donanıma sahiptir.
Bodrum Türkiye’de ziyaretçi potansiyeli en yüksek olan tatil beldelerinden bir tanesidir. Yaz aylarında burayı ziyaret eden gerek yabancı gerek yerli turist sayısı ile nüfusunu bir anda artar. Ancak Bodrum sadece yaz aylarında ziyaret edilebilecek bir yer değil. Özellikle bahar aylarında bir çok insanın tercih edeceği bir yer olan Bodrum eylül ekim aylarında zefiriye adı verilen rüzgarın serin esintisi eşliğinde ne sıcaktan bunaltan ne de soğuktan üşüten bir iklime sahiptir.
Bodrum her tarza hitap ediyor olmasıyla bu kadar meşhur bir bölge olduğunu söylemek yanlış olmaz! Lüks otellerde konaklayabilir, minderlerin üzerinde güneşlenebilir, maviye olan hayranlığınız Bodrum’da tepelerinden görünen deniz ve gökyüzü uyumuyla daha da artabilir, su altı dünyasının en bilinmezini keşfedebilir, tarih kalıntılar müzeler, alışveriş, gece eğlenceleri, ya da palmiyeler arsında uzun yürüyüşler yapabilir, köy yaşantısı içinde huzur bulabilir, güneşin batışını seyrederken hayata bir kere daha sımsıkı sarılabilirsiniz.
Bodrum Kalesi:
Bodrum’u Bodrum yapan bir çok özelliklerden bir tanesi de, her yerden görülen kalesidir. Surların heybetli duruşlarının haricinde içini gezme fırsatını da kaçırmayın!
Bodrum Kalesi, 15 yüzyıldan bu ana dimdik ayakta kalan yapılan bir tanesidir. Yıllara, farklı kültürlere, savaşlara tanıklık etmesi duruşuna ayrı bir özellik katmaktadır. St. Jean şövalyeleri tarafından yaptırılan kale, içi içe 3 surdan ve 5 kuleden oluşuyor. Şövalyeler zamanında içinde bulunan kilse 1525 yılında camiye çevrilmiş, 1895 yılında ise içine bir hamam eklenerek bugünkü halini alıyor.
Su Altı Arkeoloji Müzesi:
Bodrum berrak denizi ve keşfedilen keşfedilmeyi bekleyen su altı yaşamıyla alternatif sporlardan hoşlanan insanlar için önemli bir merkezdir. Ancak burada ki su altı dünyası sadece balıkların ve canlıların yaşamalarıyla bitmiyor. Suyun altında yatan tarih Bodrum’da su yüzüne çıkıyor. Bodrum Kalesinin içinde yer alan bu müze 1964 yılında açılmış Dünyanın ve Türkiye’nin ilk ve tek, su altı müzesi olan bu müze Bu müzede şüphesiz en çok ilgi çeken ise; üç ayrı batık gemi sergilenen bölümdür.
Mozole:
Dünyanın 7 harikalarından biri olan Mozole, Bodrum’da bulunuyor. Daha doğrusu, bulunuyordu demek daha doğru olur! 1303 yılında bir depremle yıkılan bu yapının M.S 12 yüzyılda yapıldığı düşünülmektedir.. Bugüne kadar sadece tarihçi Plinius'un anlatılarından yola çıkılarak çizilen bir resmi bulunmaktadır. Basamaklı bir piramit görünümümde olan bu harikanın tepesinde zafer arabaları bulunuyordu.
Antik Tiyatro:
Antik Tiyatro özellikle yaz aylarında içinde düzenlenen çeşitli organizasyonlarla adından oldukça söz ettiren bir yerdir. Göktepe yamaçlarında buluna tiyatroda bir yanda mükemmel bir manzara, bir yanda M.Ö. yılardan kalma bir yapının içinde bulunmanın vermiş olduğu farklı duygularla keyfinize keyif katacak olan bir yerdir. Yaklaşık 4.000 kişilik kapasiteli olan Bodrum Tiyatrosu’nda devam edilen kazı çalışmalarında en son çeşitli yolar ve odalar bulunmuştur.
Etiketler:
antik tiyatro,
bodrum,
eğlenceler,
gümbet,
halikarnas,
homeros,
mozole,
müzeler,
oteller,
pansiyonlar,
su altı müzesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)